Maalesef şöyle bir huyumuz var: Oturduğumuz yerden sanki biz dört dörtlükmüşüz gibi ona buna kusur bulmaya bayılıyoruz. Bunu bazen ben de yapıyorum, sadece sözüm başkalarına değil yani. Hele hedefteki bir kadınsa, hadise bebek işi. "Şişman" dersin, "Yakından o kadar da güzel değil" çekersin, sanki sende yokmuş gibi, "Selülitleri var" dersin, "Bu adamla da çıkılır mı?" buyurursun... Artık neyse ne... Sorarım size sevgili okur; 2009'da yıldızı en çok parlayan kadın kimdi? Tabii ki Hadise. Hem dişi hem seksi hem başarılı hem sahne hakimiyeti harika, yani mükemmel bir hedef! En son bir çorap reklamında oynadı Hadise. Ne dediler? "Bacakları güzel değil, çok kalın" dediler. "Hadise'nin çorap reklamını görünce çoraptan soğuduk" dediler. Hadise de bu işe çok bozulmuş. Bostancı Gösteri Merkezi'nde verdiği konserde; "Böyle olacağını bilseydim, bu reklamda baştan oynamazdım" gibisine cümleler kurmuş.
BEYONCEMİZ O
Bu lafın üstüne 'dıııııt!' yapar, kırmızı butona basarım ben! Olmaz! Bu açıklama olamaz! Bir kere Hadise bence gerçek bir fıstık. Lokum gibi, çok seksi, çok güzel ve çok başarılı. Bizim Beyonce'miz o! Fakat şöyle bir kusuru var dilberin; her şeye alınıyor, çabuk kırılıyor ve bunu belli ediyor. Etme gülüm, etme kuzum. Neymiş? Birileri yapar, birileri de yorum yaparmış. Sen kendine güven, sen kendini sev, sen kulaklarını tıka. O kadar güzel, o kadar başarılısın ki, seni kıskananların yüzünü düşürmesine izin verme. Unutma! Senin gibi kadınlar yerli yersiz hep eleştirilecek, hep kıskanılacak dünya döndükçe. Okey mi? Hadi düm tek tek!
Twitter'ın en kısa ve en komik mesajı
Oooo yooo... Twitter'ın başına bu da geldi? Ne mi? E ne gelecek canım, bizim İpek geldi tabii. 140 karakterde mesajlaşma, bilgilendirme, kaynaşma alanımız twitter böyle bomba görmedi vallahi. Şimdi kankam İpek, Şirin'le (Sever) benim sürekli fısır fısır konuşmamıza, kâh bilgisayardan kâh cep telefonlarımızdan mesajlaşmalarımıza taktı.
140 KARAKTER!
Baktım bizi çaktırmadan gözlüyor. Sonunda dayanamadı soruverdi; "Ya siz ne karıştırıyorsunuz?" Dedim, "twitter dünyasında mesajlar yazıyoruz, çok eğleniyoruz..." İpek gururunu ezmemeye çalışaraktan "Hımmm" çekti ve gitti. Sonra bir gün gazeteye arkadaşımız Selma geldi ve İpek, Selma'ya baskı yapıp twitter'a girdi. Sözüm ona Selma, İpek'e anlatmış; twitter'da neler yazabilir, nasıl yazabilir, ona gelen cevapları nereden okuyabilir falan da filan. Buraya kadar sorun var mı? Yok! Ta ki cuma akşamı gazetede çalışırken Şirin'in attığı kahkahaya kadar...
GÜNAYDIN'da paydos edilmiş, sadece Şirin, İpek ve ben kalmışız. Herkes masasında çalışıyor... Şirin öyle bir kahkaha attı ki yerimden fırladım. Şirin gülmekten konuşamıyor, İpek 'Ne yaptım ki?' bakışıyla ayakta dikiliyor. Ah benim canım kankam ne yapmamış ki... İpek'e demişler ki; "twitter'da 140 karakteri geçmeden bir mesaj yazacaksın..." Bizimki düşünmüş, yazacak bir şey bulamamış. Sonunda canına tak etmiş ve ne yazmış? "Ütü" Evet! Evet! Ütü! Bildiğiniz ütü! Bir yandan gülüyorum bir yandan pedagog edasıyla ceylanı ürkütmeden sormaya çalışıyorum; "İpek, ütü ne canım?" İpek: "Ne bileyim ya, çok gerildim, 140 karakter canımı sıktı, ben de 'ütü' yazdım..." "Aferim balım, aferin de neden 'ütü'? Buradaki derin önermen nedir? 'Kırışıklıkları açıyorum', 'netleşiyorum' falan filan mı?"
KAŞIK, TAVA, SÜPÜRGE
İpek; "Bilmiyorum üstüme gelmeyin!" Sonra Şirin'le oturduk, tek tek twitter'ı anlattık İpek'e. Peki işe yaradı mı? Yaramadı. 'Ütü' faciasından sonra İpek twitter'da tek bir harf bile yazamadı. Yani eğer twitter'da 'tencere- tava-süpürge-düdüklükaşık' tadında tweetler görürseniz, bilin ki o, bir çaresiz arkadaştır. El verin, ümidinizi kesmeyin. Burası Türkiye, twitter bizde böyle... Her şeyi kendimize uydurduk twitter'ı mı uyduramayacağız canım...