Kadın izleyiciler adeta fraksiyonlara ayrıldı: Behlül'cüler, Ezel'ciler, Nejat'çılar... Yani Kıvanç Tatlıtuğ fanatikleri, Kenan İmirzalıoğlu aşıkları ve Özcan Deniz tutkunları... "Aşk-ı Memnu", "Ezel" ve "Samanyolu" dizilerinin reyting analizlerindeki kadın izleyici ağırlığı, biz erkekleri her ne kadar umutsuzluğa sevk etse de acı gerçeği kabullenmek zorundayız: Kadınlar, bu adamlara bayılıyor... Peki hangisini, neden seviyorlar? Bunun için elime kağıt kalemi alıp, bizim Günaydın ve Magazin Servisi'nin bulunduğu katta anket yaptım. Yaşları 22 ile 40 arasında değişen 15 hanımefendiden görüş aldım. Öyle "dev" bir anket sayılmaz ama yine de bana belli bir fikir verdi. Efendim, hemen söylemeliyim ki, bu yaş grubunda Ezel'in ezici bir üstünlüğü var. 15 hanımdan 10'u hiç tereddüt etmeden "Ezel" yanıtını verdi. "Neden?" sorusuna aldığım yanıtlar arasında çok ilginç olanlar vardı. Bizim katın "sözü dinlenen" hanımlarından biri, "Duruşu yeter" diyerek, kestirip, attı. Bir başkası, "Biz Türk hanımları, esmer erkekleri severiz. Bu nedenle Kıvanç'ın hiç şansı yok" deyiverdi. Bir diğeri ise konuya çok farklı bir açıdan yaklaştı: "Bir kadın için kendinden vazgeçen, yüzüyle birlikte hayatını da değiştirecek kaç erkek var? Tabii ki Ezel..." Kenan İmirzalıoğlu'nun canlandırdığı "Ezel" karakteri için "Ağırbaşlı ve oturaklı bir adam" nitelemesinde bulunanlar da çoğunluktaydı. Bazıları ise "s"lerin sayısını arttırıp, "Kesssinlikle Ezel" diyerek, tercihlerinin altına daha kalın bir çizgi çekiyorlardı. Behlül'ü bizim mini ankette geriye düşüren nedenlerden en önemlisi "güven" sorunuydu. Kadınlar, Behlül karakterini "kaypak ve güvenilmez" buluyorlardı. Ama eminim ki, anketimizi 17- 22 yaş aralığında yapmış olsaydık, "Behlül" yanıtlarının sayısı artacaktı. Özcan Deniz'in en büyük dezavantajı ise "Samanyolu" nun henüz çok yeni bir dizi olmasıydı. Nejat, koşuya Behlül ve Ezel'in iki tur gerisinden başlamıştı. Yine de Behlül ve Nejat, Ezel'i tahtından indirecek kadar güçlü görünmüyorlar... Bu arada seçenekler arasında olmamasına rağmen, anket yaptığım iki hanımefendi, "Kapalıçarşı" dizisinde Nejat İşler'in canlandırdığı "Cemil" karakterinin ismini verdi. Gerekçelerini ise "Sahici, samimi, tutkulu ve dürüst bir aşık olduğuna bizi inandırması" olarak açıkladılar... Kıssadan hisse: Kadınların kalbine giden yol; dış görünüşten ziyade, duruş, tutarlılık, sadakat ve samimiyetten geçiyor. (Ne yapalım, bu da bizim züğürt tesellimiz!..)
Sınır tanımayan doktor
Şarköy muhabirimiz Yakup Önal'dan köşemize yine önemli bir asist geldi. Şöyle yazmış Yakup: "Merhaba Yüksel Bey, iki ayrı dizide rol alan bir oyuncuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu kez fotoğraflarını da ekleyerek. 29 Kasım Pazar akşamı, ATV'de yayınlanan ES-ES dizisinde, Uras, ağabeyi Tercan'dan parayı alır almaz soluğu doğruca Eskişehir'deki hastanede alır. O sıra doktor, Menekşe ile ilgili yapılması gerekli tetkiklerden söz etmektedir. Uras paranın bulunduğunu ve gerekli tetkiklerin başlatılması gerektiğini doktora söyler. 30 Kasım Pazartesi akşamı bu kez Show TV'de Ezel dizisi oynamaktadır. Ezel, hastaneye gelir, Bahar'ın hastalığı ile ilgili doktorun odasında konuşur. Ezel'in görüştüğü doktor İstanbul'dadır. Pazar ve Pazartesi günü yayınlanan iki farklı kanaldaki dizilerde yer alan doktor, aynı kişidir. Kanallar farklı, diziler farklı, yapım şirketleri farklı, hastaneler ise farklı şehirlerde olmasına rağmen, doktor aynı kişidir. Siz ne diyorsunuz bu işe? İnanın istemeden hafiyelik yapmak zorunda kalıyorum. 'Yahu bu Yakup işi gücü bıraktı, bizim işlere el attı' diye düşünmenizi istemem. Hem bir yerel gazete çıkararak yeterince vaktim dolu dolu geçiyor, hem de Sabah'a bölgemden bol bol haber ve yazı geçiyorum. Benden umarım sıkılmamışsınızdır." Niye sıkılalım sevgili Yakup? Bu köşe siz değerli televizyon izleyicileri için hazırlanıyor. Ve köşenin emanetçisi bendeniz, bu sütunları sizlerle paylaşmaktan ayrı bir keyif alıyorum. Devam Yakup, bu renkli camdan bize daha çook ekmek çıkar!..
İki reklam iki mesaj
Son günlerde ekranlarda sıkça dönen bir sigorta reklamı var. Adam mütevazı otomobiliyle kırmızı ışıkta duruyor. Yanındaki kamyonun camından iriyarı, bıyıklı, elinde tespihle bir şoför sarkıp, bizimkine camı açmasını söylüyor. Korkunç şoför, "Birazdan sana çarpacağım. Şu ileride bir viraj var. Orası bizim buluşma noktamız olacak" deyip, bıyıklarını sıvazlayarak, vahşice gülümsüyor. İki araç, malum viraja doğru ilerlerken, dış ses "Kaza her zaman geliyorum demez. Siz en iyisi sigortanızı yaptırın" filan diyor. Bizim memlekette "trafik kazası" denilince akla hep kamyonlar ve kamyon şoförleri gelir. Tamam, istatistiklerde kazalara karışan araçların başında ağır vasıtalar geliyor. Ama cefakar uzun yol sürücülerini sürekli "günah keçisi" ilan etmek de insafsızlık. Bu reklamın kamyonculardan tepki göreceğini tahmin etmek içinse kahin olmaya gerek yok... Bir başka reklamda ise üzerlerinde Türk bayrağı bulunan astronotların bir okul bahçesinde top oynadıklarını görüyoruz. Zil çalınca, öğretmenleri onları derse çağırıyor. Meğer onlar çocukmuş ama hayallerinde hep astronot olmak varmış. Reklamın alt metnini "Çocukların yüreğine umut ve başarma azmi aşılamak, onları hayallerine ulaştırmak, öncelikle öğretmenlerin elindedir" şeklinde çevirebiliriz. Öğretmenler Akademisi Vakfı'na katkı sağlamaya yönelik kampanyanın konsepti güzel, içeriği ve görselliği etkileyici. Ama yine de insan düşünmeden edemiyor: Biz Türkler acaba bir gün aya ayak basarsak, hemen kaleleri kurup, futbol mu oynayacağız?
Canım Kastamonum!
Kastamonulular, hemşehrileri Uğur Yücel'e biraz sitem ediyorlar. Bunlardan biri de okurumuz Hülya Efe. Bakın, siteminin sebebi neymiş: "Canım Ailem kahramanları bu bölümde Kartepe'ye gittiler ama gittikleri yer Ilgaz Dağı.. Şimdi bu ne demek oluyor anlayamadım? Üstelik başrol oyuncumuz Uğur Yücel bu yörenin çocuğu. Bir Kastamonulu olarak Uğur Bey'in buna daha ilgili olmasını bekler, dizinin başından itibaren yöreyi canlandırmak adına biraz daha yardımcı olarak dizide 'Biz Ilgaz'a tatile gidiyoruz' demesini beklerdim. Saygılarımla..."
Okan'a "Arka Sokaklar" darbesi
Pek çoğumuzun dikkatinden kaçan ilginç detayı, okurumuz Hasan Göktekin yakalamış. Şöyle diyor: "Arka Sokaklar dizisinde komiser tek başına sinemaya gidiyor. İçerideki yer gösterici de 'Numara önemli değil, içerisi boş zaten' diyerek komiserin istediği yere oturmasını söylüyor. Aynı görevli, arkadan gelen kadın komisere de aynı şeyleri söylüyor. O sırada da içeride Okan Bayülgen'in yeni filimi 'Kanal(i)zasyon'un oynadığı gösteriliyor. Yani filmin beğenilmediği ve sinemalarda boş salonlara oynadığını beyan etmiş oluyorlar. Sizce bu davranış etik mi Yüksel Bey? Pek çok insanın o sahneden sonra filme gitme isteğinde olacağını zannetmem. Bir de Okan Bayülgen de aynı kanalın çalışanı. Pek kimsenin dikkatini çekmediğini düşündüğüm için yazdım..." Vallahi ne diyeceğimi bilemedim. "Tesadüf" olmasını umut ediyorum.
Gaf kürsüsü
Okurumuz Aykut Uzun uyarıyor: Kariyerine NBA'de devam eden milli basketbolcumuz Ersan İlyasova'nın bilgisayar reklamında yaptığı açık steps (hatalı yürüme), hakemlerin gözünden kaçmış olmalı. (Defalarca izledim. Gerçekten de stepsin ağa babası!)
Ne demiş?
Köşemizin müdavimlerinden Doruk Şahin, "Yetenek Sizsiniz Türkiye" yarışmasında jüri üyesi Hülya Avşar ile 9 yaşındaki yarışmacı arasında geçen şu diyaloğu göndermiş:
Avşar: Baban mı öğretti darbuka çalmayı?
Yunus: Hayır, Allah vergisi!..
Zap'tiye
"Kavak Yelleri" ve "Yaprak Dökümü" dizilerinde "otel odasında çekilmiş seks görüntüleri" ile şantaj yapıldı. Diziler yüzünden millet otel odalarında konaklamaktan vazgeçecek. Bu krizde, turizme büyük darbe vallahi!..