Amanın o da ne?
Tarih: 20 Aralık Pazar.
Saat: 11.50.
Kanal: atv.
Program: Yaşamdan Dakikalar.
Önce Sunay Akın çıkarıyor üzerindeki kazağı. Sonra sırayla Haşmet Babaoğlu, Nebil Özgentürk ve nihayet Hıncal Uluç "üstsüz" kalıyorlar. Derken Nebil Özgentürk pantolonu da fora etmek için elini kemerine atıyor ki, (Yetiş RTÜK, neredesin?) o anda ekrana bir mühür vuruluyor. Damgada şöyle yazıyor: Küresel ısınmayı durdurun!.. Yukarıda anlattıklarım, ünlü karikatürist Musa Kart'ın bu hafta "Yaşamdan Dakikalar" için hazırladığı animasyondan... Yoksa, gerçekte bizim ustaların reyting adına striptiz yaptıkları filan yok... Ama animasyonun ardından Hıncal Ağabey'den bir itiraf geliyor. Diyor ki, "Neden Musa'nın karikatürü programın sonunda yayınlanıyor? Çünkü çok meraklısı var. İnsanlar bu hafta Musa ne çizecek diye merakla bekliyor. Biz de onu sona bırakıyoruz ki, programın tamamı seyredilsin. Heh, heh, heeeh!.." Vay ki ne vay! Son kale de düştü efendiler!.. Hıncal Ağabey de "reyting numaralarına" yatmaya başlamışsa, cümleten yandık!.. Bizimki latife tabii... Onlar yıllardır insanlara televizyonun değerli saatlerinde kültür-sanat programı izletebilmek için en büyük savaşı veriyorlar. Ve ne mutlu ki şimdiye dek Reyting Hazretleri'nin keskin kılıcı önünde pes etmediler. Nefeslerine kuvvet!..
Okan ile Lale'nin zor anları
Bizim seyirci çok açık yüreklidir. Lafını esirgemez, kıvırmaz, Sezar'ın hakkını Sezar'a verir. Özelikle de gece şovlarını izlemek için stüdyoları dolduran üniversiteli gençler pek dobradır... Gençlerin bu açıksözlülüğü, yılların şovmeni Okan Bayülgen'i geçen hafta zor durumda bıraktı. Bayülgen, Disko Kralı'nda bir açıklama yaptı. Dedi ki, "Bizler 4 yıldır konuklarımızı tanıtımlarımızda açıklamıyoruz. Şu gelecek, bu gelecek diye bas bas bağırmıyoruz." Sonra da onay almak için stüdyodaki izleyicilere dönüp, sordu: "Sizler şimdiye kadar buraya geldiğinizde hiç hayal kırıklığına uğradınız mı?" Gençler hep bir ağızdan "Eveeeeet" demesinler mi? Okan bozuldu ama yılların tecrübesiyle durumu toparlamayı başardı: "İyi o zaman. Demek ki bu akşam sizleri eğlendirmek için daha fazla çaba harcamam gerekecek. Çok daha renkli ve neşeli bir program yapacağım sizlere." Programın ikinci "ters köşe" durumunu ise konuklardan Lale Mansur yaşadı. Mansur, belli ki "Disko Kralı"nı izlemiyordu. Okan'ın konuk ettiği ünlülerin ağızlarından çıkan cümleleri söyleyip, sonra da "Bunu kim demiştir?" diye sorduğundan habersizdi. Okan, elindeki karttan şu cümleyi okudu: "Sanat ve müzik hayatıma dört yaşında klasik bale yaparak ve bateri çalarak başladım... Bu sözü kim söylemiştir?" Lale Mansur atıldı: "Valla kim söylemişse ağır megaloman olmalı..." Ancak daha sonra bu sözün sahibinin, masanın diğer tarafında oturan genç şarkıcı Kendi olduğu ortaya çıkınca, Lale Mansur pek utandı. Hatta "Ben gideyim artık" deyip, şaka yollu stüdyoyu terk etmeye bile kalktı. Kıssadan hisse: Eğer bir gün yolunuz "Disko Kralı" stüdyosuna düşerse, Okan'ın "Bunu kim söylemiştir?" sorularına köşeli yorumlar getirmeyin!..
Kurtlar beyinleri kemirirken
Kurtlar Vadisi'nde konu edilen pek çok olayın bir süre sonra gerçek yaşamda karşımıza çıktığını, dizinin bu yönüyle gelecekten haberler veren bir "Ana Haber Bülteni" işlevi gördüğünü bu sütunlarda defalarca dile getirmiştim. Deniz Yarbay Ali Tatar'ın intihar ettiği haberi, aklıma hemen "Kurtlar Vadisi: Pusu"nun son bölümünü getirdi. Orada Gladyo, emekli bir istihbaratçı müdürü kıskacına alıyordu. Gladyo'nun adamı Hakkı, müdürün önüne bir CD koydu. "Bak müdür" dedi, "Burada görev yaptığın dönemde işlediğin cinayetlerin belgeleri var..." Müdür, "Onlar cinayet değil, infazdı. Ne yaptımsa devletim için yaptım" diye karşılık verdi ve sordu: "Benden ne istiyorsunuz?" Gladyo'nun adamı, "Bize çalışmanı istiyoruz" karşılığını verince, emekli müdür yerinden kalktı ve "Bugüne kadar hep gerekeni yaptık, bundan sonra da gereken neyse onu yaparız" diyerek odasına gitti. Bir süre sonra odadan bir el silah sesi geldi. Hakkı odaya girdiğinde emekli müdürün tabancasıyla kendini başından vurarak intihar ettiğini gördü... Tabii ki iki olay arasında en küçük bir benzerlik dahi olmayabilir. Ama sadece "finalin" tutması bile yeterince ilginç bir "tesadüf" değil mi? Kurtlar'ın senaristleri mi iyi koku alıyor, yoksa memleketin ahvali, senaristlere gereğinden fazla mı ilham veriyor, bilmiyorum. Ama bildiğim şu ki, yazarken hiç zorlanmıyorlar. Asıl merakım ise şu: Merhum yarbay acaba perşembe gecesi, yani ölümünden sadece üç gün önce "Kurtlar Vadisi: Pusu"yu izledi mi?..
Çocuklar kurtuldu
Geçen hafta "Telegol" stüdyosunda ilginç bir tartışma yaşanmıştı. Futbolcularla beraber maç öncesi seremoniye çıkan çocukların kısa kollu formaları ve şortlarıyla soğukta tir tir titremeleri, yorumcuları bölmüştü. Çocuk doktoru Ahmet Çakar dışındakiler, çocuklara bu zulmü reva görenleri şiddetle kınamış, Çakar ise "Abartmayın, bir şey olmaz" demişti. Bu hafta Trabzonspor - Fenerbahçe maçı öncesi Avni Aker Stadı'ndaki seremoniye minikler; içlerinde boğazlı yaka kazaklar, uzun kollu formalar ve altlarında eşofman ile çıkarıldılar. Başta Ziya Şengül ve Gökmen Özdenak amcaları olmak üzere, kendilerini zatürreden kurtaran yorumcu amcalarına dua etsinler...
Haftanın diyaloğu
Köşede bir türlü yer bulamadığım için "Haftanın Diyaloğu" nu sürekli ertelemek zorunda kaldım. Oysa bir haftadır ne zaman aklıma gelse, kendi kendime deliler gibi gülüyorum. "Geniş Aile" dizisinde Mürsel'in uzatmalı nişanlısı Nazan, kendi kendine gebelik testi yapmış. Çubuğu göstermek için Mürsel'e uzatıyor. "Bak, ikimizin çocuğu bu!" Mürsel, çubuğu tutmak isteyince, Nazan uyarıyor: "Dur, tutma, üstüne işedim ben onun..." Mürsel, gönül koyuyor: "Hani ikimizin çocuğuydu? Ben niye işemedim?.." Şu "Geniş Aile" yi yazanların elleri dert görmesin!..
Gaf kürsüsü
Mehmet Ali Birand, cuma akşamı Kanal D'nin ana haber bülteninde bir türlü "Keskin sirke küpüne zarar verir" diyemedi. Ardından ekrana gelen haber bandının altyazısında ise "Keskin Zirke" yazıyordu. (Belli ki altyazıları ekrana veren KJ operatörü de Mehmet Ali ağabeyden fena halde etkilenmişti!..)
Ne demiş?
Okan Bayülgen "Disko Kralı"nda sordu: "Hiç engelli biriyle aşk yaşadınız mı?" Konuklardan Yonca Lodi yanıtladı: "Bazen beyin özürlülerle oluyor tabii..."
Zap'tiye
Gavur lazer ışınını icat eder, tehlikeli göktaşlarını vurmak için uzay silahı yapar, ameliyatlarda kullanıp, hayat kurtarır. Peki biz ne yaparız? Lazeri rakip kalecinin yüzüne tutup, gözünü kamaştırmakta kullanırız. (Bkz: Lig TV / Galatasaray - Gençlerbirliği maçı / Kaleci Serdar Kulbilge)